Başkan Ateş'ten Tvnet'te önemli açıklamalar

01.09.2016

Başkan Ateş'ten Tvnet'te önemli açıklamalar

Başkanımız Prof. Dr. Şeref Ateş, Tvnet kanalında 15 Temmuz ihanetine ilişkin soruları cevapladı.

Başkanımız Prof. Dr. Şeref Ateş, Tvnet kanalında 15 Temmuz ihanetine ilişkin soruları cevapladı.

Milletin kalkışmada gösterdiği iradeyi tebrik eden ve şehitlerimize Allah'tan rahmet dileyen Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, kalkışmanın büyük bir felaket olduğunu ancak Türk milletinin yeniden kalkınması, yeniden kendini bulması ve dünya içerisinde hak ettiği konumu yeniden elde etmesi için bu büyük bir fırsata dönüştüğünü ifade etti.

Tvnet canlı yayın konuğu olan Prof. Dr. Şeref Ateş, 15 Temmuz askeri kalkışmasına karşı milletin duruşu ile birlikte millî ve manevi değerlerin şahlandığını, Türkiye'nin gücünün yeniden ortaya çıktığını belirterek, "Biz Yunus Emre Enstitüsü olarak bu gücü dünyanın her tarafında görüyorduk, hissediyorduk. Türkiye ile olan irtibatın daha da artması için bu anlamda 15 Temmuz bir dönüm noktasıdır. Daha millî, daha yerli bu duruşun bütün dünyada mazlum halklar için de çok önemli bir etkisi var. Yurt dışında 45 merkezimiz, 100'den fazla irtibat noktamız var. Bütün bu noktalarda Türkiye'nin 15 Temmuz'da neler yaptığını, millî iradenin meydanlara nasıl çıktığını ve nasıl bağımsızlık savaşı verdiğini dünyanın her tarafında anlattık. Kim ne derse desin dünyanın her tarafında aklıselim insanlar Türkiye'nin yanında yer aldılar. Medya görüşlerinin dışında yerel halkların her zaman Türkiye'nin yanında olduklarını görmekten büyük mutluluk duyuyoruz." dedi.

"FETÖ'nün enstitüler üzerinden hedefinin ne olduğu" sorusuna Prof. Dr. Ateş, "Türkiye'nin yurt dışında tanıtımı, kültürünün tanıtımı, Türkçe eğitimi gibi alanlar ne yazık ki bu örgüt tarafından yıllardır kullanılarak yurt dışında Türk okulları adı altında bir marka değer oluşturuldu. Aslında bütün dünyada başka halkların,  başka milletlerin istediği Türkiye ile irtibat kurmak, doğru Türk kültürünü tanımak ve Türkçe öğrenmek. Bu anlamda da bu örgüt aslında Türkiye içerisinde Anadolu insanının bu değerlerini kullanarak yurt dışında kendi amaçları doğrultusunda bir örgütlenmeye gittiler. Oysa doğru kaynaklardan Türkiye'yi tanımak, doğru kaynaklardan Türk kültürü ile irtibata geçmek, doğru kaynaklardan Türkçe öğrenmek için devletimizin kurduğu Yunus Emre Enstitüsü var ve bu enstitüler vasıtasıyla Türkiye ile irtibatı sağlıyoruz. Doğru kaynakların yurt dışına ulaştırılması, oralarda Türk kütüphanelerinin kurulması, Türkiye'deki üniversitelerle irtibatlandırılması gibi alanlar tamamen bizim kontrolümüzde gerçekleşmekte. Yunus Emre Enstitüleri bu anlamda Türkiye'ye olan ilgiyi doğru kanallara yönlendirmekte. Bundan sonra da bu böyle olacak. Bundan sonra artan talepler olacak kanaatimizce. Gerek Afrika'da gerek Uzak Doğu'da... Şu anda Maarif Vakfı Kanunu çıktı. Onlar yapılanmaya devam ediyor. Çünkü bu okulların da devralınması söz konusu. Ama bu geçici süreçte Yunus Emre Enstitüleri de yabancıların Türkiye'ye olan ilgi ve alakasını doğru kaynaklarla besleyecek ve ihtiyaç olunan yerlerle eğitim ve bilim alanlarında da katkılarda bulunacak." cevabını verdi.

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ DEVLETİN...

Yunus Emre Enstitüsünün Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından kurulan bir kamu vakfı olduğunu hatırlatan Başkan Ateş, "Türk okulları adı altında faaliyet yapan FETÖ ile herhangi bir alakası yoktur. Tamamen Türk devletinin yurt dışında Türk dilini, kültürünü yaymak için kurduğu bir vakıftır ve onun enstitüleridir. Bu anlamda da 17 Temmuz'daki açıklamasında (Fetullah Gülen) iki defa Yunus Emre Enstitüsünü küçümseyerek bahsetmekte. Bu da gösteriyor ki aslında, yurt dışında Yunus Emre Enstitüleri aktif bir şekilde faaliyet gösteriyor, başarılı bir şekilde Türkiye ile başka milletlerden insanların irtibatını Yunus Emre Enstitüsü sürdürüyor. Bu anlamda darbe girişimine rağmen biz 20’sinden sonra, yurtdışından üniversite ve sonrası 550 genç getirdik. Şu anda Türkiye’nin farklı şehirlerinde sabahları yoğun Türkçe kursları, Türk kültürü dersleri, edebiyat, sanat etkinlikleri yapıyorlar. Akşamları da kendi istekleri doğrultusunda şehirlerin meydanlarında demokrasi mitinglerine katılıyorlar. Tamamen özgür ve hür iradeleriyle... Şu anda 46 ülkeden 550 öğrenci dün Samsun’da, yarın Ankara’da başka şehirlerde de bizimle beraber olduklarını ve gerçek anlamda -bulundukları ülkelerde Türkçe kurslarına katılan ve Türkoloji bölümlerinde okuyan öğrenciler bunlar– bu gençlerin doğru kaynaklarla irtibatını sağlayan Yunus Emre Enstitüleridir." dedi.

Prof. Dr. Ateş sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Bu kapsamda yılda bine yakın faaliyet yürütüyoruz. Farklı kıtalarda, farklı ülkelerde, Japonya’dan tutun Amerika’ya kadar birçok ülkede Yunus Emre Enstitüleri faaliyetler yürütüyor. 15’inden sonra Türkiye’ye olan ilgi de arttı. -Aksi iddia edilse dahi- Hem kendi merkezlerimizde hem de başka ülkelerde yoğun bir taleple karşı karşıyayız, oralarda da enstitülerin açılması ve Türkiye’nin doğru kaynaklardan Türk kültürünü ve Türkiye’yi tanıtma girişimi olarak değerlendirebiliriz."

3 YENİ MERKEZ GELİYOR

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Ateş Tvnet canlı yayınında bir de müjde verdi:

"Bugün mesela Pakistan Büyükelçisiyle sabah görüştük. Orada hızlı bir şekilde üç merkez birden açılması kararı aldık. Daha öncesinde çalışmalarımız sürüyordu onun için, önümüzdeki haftalarda, oralarda hemen Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezi kurulacak, Brezilya’da açılacak, Amerika Birleşik Devletleri'nde, New York’ta açılacak. Afrika’nın birçok ülkesinde de benzer talepler gelmekte. Biz bu talepleri inşallah, devletin her yerde bu ihtiyacı karşılayabildiğini göstereceğiz."

"TÜRKİYE 15 TEMMUZ'DA TARİH YAZDI"

Müjdenin yeniden yapılanma anlamına gelip gelmediği sorusuna ise Prof.Dr. Şeref Ateş şu cevabı verdi:

"Gayet tabii. Yurtdışında şimdiye kadar ne yazık ki bu örgüt, Anadolu insanının kültürel değerlerini kullanarak yaygınlaştı. Okullarının adı dahi Türk okulları. Dolayısıyla yabancı hükümetler, yabancı devletler, bazen bu okulları devletin okulları zannettiler. Onun için hızlı bir şekilde devlet olarak bu okulların alternatiflerinin kurulması ya da oralarda geniş bir enformasyon kampanyası yürütülmesi gerekiyor. Biz bu anlamda üzerimize düşeni yapıyoruz. 45 merkezimizde de, müdürlerimiz, bütün çalışanlarımız, bu hain girişimi anlatıyor, halkı bilinçlendiriyor. Çünkü tamamen bir dezenformasyon var –özellikle batı ülkelerinde–. Burada Türkiye üzerine düşeni yapmak zorunda. Sadece kültür enstitüsü olarak biz değil, TRT, Basın Enformasyon, Ajanslar, yoğun bir şekilde çalışmak zorunda. Çünkü Türkiye 15 Temmuz'da aslında yeni bir tarih yazdı. Türkiye yeniden halkın yenilmez olduğunu, Türk milletinin özgürlüğüne, millî iradeye ne kadar düşkün olduğunu gösterdi. Kim olursa ne olursa olsun, içerden dahi olsa kendilerini başka türlü dahi gösterseler, bu yapının Türkiye’yi temsil etmediğini, Türk insanına silah doğrultan insanların kesinlikle yurtdışında “Türk” ya da “Türk Okulu” adını kullanamayacağını biz her tarafta anlatıyoruz. İnşallah bu bir kalkınma, yeniden kendine gelme ve Anadolu’nun kültürel anlamda yeniden bütün dünyada büyük Türkiye idealini gerçekleştireceğini umuyoruz, bunun da emareleri var."

ŞEHİTLER ANISINA PROGRAM

"FETÖ'nün etkisiyle ortaya çıkan olumsuz algının ortadan kaldırılması için Yunus Emre Enstitüsü'nün yoğun faaliyet yürüttüğü" yönünde soruya ise Prof. Dr. Ateş, "Evet evet, çünkü Türkiye'deki millî hassasiyetler yurtdışına olduğu gibi yansıtılamıyor. Farklı şekillerde yorumlanabiliyor. Yani bizim Japonya'da Japon insanına bunu doğru anlatmamız, Amerika'da ise başka yöntemlerle anlatmamız gerekiyor, Afrika'da başka yöntemlerle... Bu aydınlatma hem medya kampanyası, konferanslar, sergiler, bunların hazırlıkları içerisindeyiz. Bu hızlı bir tanıtım ve Türkiye'nin burada bizim aleyhimize gibi gösterilen şeyler aslında dünya gençlerinin yıllardır özlem duyduğu şeyler. Şu anda bile ekranlarda görüyorsunuz, tankların önüne geçen insanlar, önüne yatanlar, silahtan korkmayan, ölümlere rağmen ateşin üzerine giden insanlar var. Bu bütün dünya için aslında bir özgürlük, bir barış işareti. Çünkü yıllarca bütün dünya gençleri özellikle sosyalist toplumlarda, işte anti militarizm demokrasi çağrıları hep revaç bulur, hep karşılık bulurdu. Ama Türkiye'de toplum olarak böyle bir ayaklanma gerçekleştiriliyor, böyle bir dik duruş gerçekleştiriliyor ve dünya kamuoyu buna sessiz kalıyor. Bu tabii ki iki yüzlük, tabii ki art niyet ama onların yapması değil, bizim yapmamız gerekiyor. Nasıl 11 Eylül'den sonra Amerika bütün dünyaya bunun bir terör saldırısı olduğunu ifade etti, filmlerini çekti, bunun görüntülerini yayınlandı, kliplerini hazırladı, her türlü çalışmasını yaptı; aynı şekilde bizim de dünyaya bunu anlatmamız gerekiyor ve 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'nin normalleşme sürecini de anlatmamız gerekiyor. Yunus Emre Enstitüsü olarak da biz bu anlamda üzerimize düşen görevi yapıyoruz. Bu 550 yabancı gencin gelip Türkiye'de barış içerisinde bu etkinliklere katılması da bunun bir göstergesi. İnşallah 27 Ağustos'ta İstanbul'da büyük bir kapanış programı düzenleyeceğiz, şehitler anısına. Cumhurbaşkanımızın himayesinde gerçekleştireceğimiz bu programla doğumdan itibaren bir barış dili olarak Türkçenin ve Türk insanının kültürel değerleri nedir, büyük bir kapanış programı düzenleyeceğiz. Biz yolumuza devam edeceğiz." cevabını verdi.

"TÜRK MİLLETİ ZORBALARA, ELİ SİLAHLI TERÖRİSTLERE KARŞI ÇIKTI"

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, "Yurt dışında darbe girişimini meşru gösteren propagandaların yapılıp yapılmadığı" sorusunu ise şu ifadelerle açıkladı:

"Özellikle ne yazık ki Batı Avrupa en yoğun Brüksel, Belçika, Almanya... Bu raporlar bize sürekli geliyor. Bizim tabii bir devlet kuruluşu olmamız hasebiyle daha önceden bu aylarda planladığımız etkinlikler dahi, ilgili devletler tarafından, müzeler ya da konferans salonları tarafından iptal edilmeye başlandı. Arkasındaki siyasi iradeyi, hükümetlerin bu desteğini açıkça görmek mümkün. Bizim kurumumuz dünyanın hiçbir yerinde politik bir kurum değil, kültürel diplomasi yapıyoruz fakat buna rağmen bu tür engellerle karşılaşıyoruz ama bunlar aşılacak. Çünkü hakikat ortada. Türk milleti kendi hür iradesiyle bu zorbalara, bu eli silahlı teröristlere karşı çıktı. Bunu dünyaya anlatmamız gerekiyor... Önümüzdeki haftalarda planladığımız bir şey var, Batı şu ana kadar bizi hep basın özgürlüğü ve insan hakları konusunda eleştirirdi, oysa 15 Temmuz'da olağanüstü bir şey ortaya çıktı. Türkiye'de basın buna direndi, Türk medyası hakikaten kahramanca direndi ve biz bu basın kuruluşlarıyla, bütün basın kuruluşlarıyla Avrupa'da, muhtelif kentlerde söyleşiler yapmak istiyoruz, görüntüleri servis etmek istiyoruz. Ancak farklı gerekçelerle engelleniyoruz. Bu da gösteriyor ki basın özgürlüğü dahi bir bahane. 15 Temmuz'da Türk basını bütün renkleriyle bu darbeye karşı durdu. Bu olağanüstü güzel bir millî bir duruş."